Çiğli Mutlu Son Masaj Esra Hanım

Çiğli Mutlu Son

Çiğli Mutlu Son Neslihan oğlunun Fuat’ta kalıp kalmayacağını sordu, Fuat ise çalışmasını aksatır diye bunu istemedi. “esasen akşam anneannesine yemeğe gitmeyi düşünüyorduk. Oradan sen al istersen veya sana bırakayım.” “Tamam, ben de uğrayacağım o zaman Selma Hanım’a. Aman Semih’e dikkat et, üstünü çıkarmasın, hafif üşütmüştü, hasta olmasın, karışmam.” “Madem hafifçe üşütmüştü bana ne getiriyorsun. Ben de mi hasta vakasım?” “Bir şey olmaz, dikkat et bir tek. Birazcık babalık yap.”

Oğluna bakarak, “Ben oldukça iyi bir babayım, hepimiz oğlumla çok güzel oyunlar oynuyoruz, sen anlamazsın.” Öyle ki normalde malzemelerinin karıştırılmasına çok kızan Fuat oğluna kızamıyor, ona fotoğraf yapmayı öğretiyordu. Birlikte ikonalardan uzakta bir masada boyalarla oynuyorlardı. Semih’in yanında iyice çocuklaşabiliyordu Fuat. Akşam annesinin nasihatleriyle yeniden neşesi kaçtı. En başta da oğluna örnek olması gerektiği, bu şekilde çocukça hareketlerle ona kötü örnek olduğu üzerinde durdular. Ayrıca yeterince oğluna vakit ayırmadığının da şikâyeti yapıldı.

Çiğli Mutlu Son

Çiğli Mutlu Son Anası Selma Hanım ve Neslihan bir olup babalık ve beyefendilik dersleri vermeye başladılar. Semih bir ara uzaklaştığında da derhal imalı bir halde Mine’yi sordular. Bunun üzerine Fuat hemen konuyu değiştirmeye çalıştı. Tadilatı yapılacak evle ilgili soru sordu annesine. Bir yandan da bunu sordurulmuş olduğu için pişmandı, annesine hiç yoktan hatırlatmıştı, belki de unutacaktı bu mevzuyu. Anası oldukça detaylı ve aynı şeyleri onlarca kere tekrarlayarak istediklerini anlattı, Neslihan da hak verdi ona. Nihayet gece yarısına doğru evine varabildi.

Anne ziyaretinden sonrasında eve dönüp yatmak hiç bu kadar keyif vermemişti Fuat’a. Aşkta kaygı de vardır. Öyle rahat bir şey değildir aşk. 6 İnsanlar genel anlamda pazartesi günlerini sevmezler fakat bu Mine için geçerli değildi. Pazar günlerinin o tekdüzeliği ve sevimsizliği pazartesinin bir kurtarıcı olarak gelişiyle bozuluyordu. Pazar günlerinin aile günü olmasıyla derdi yoktu fakat dışarı çıkmaya kalktığında her tarafta gördüğü o kalabalığı hiç sevmiyordu. İnsan en fazla kalabalıklarda yalnızdır. Kimi zaman kendi yalnızlığı içini ısıtıyordu. Orada çoğu süre daha kalabalık hissediyordu kendisini. Şu sıralar işe daha yoğun gitmesi gerekiyordu. Öncesinde böyle bir zorunluluğu da yoktu. Her şeye karşın bir işinin olmasından memnundu. Ya Fuat şeklinde evde çalışsaydı?