Çiğli Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece

Çiğli Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece

Çiğli Bayan Masör tek başıma kulübe girdim ve barın başına geçtim. Poupette ile Gege, sokakta bir bankın üzerine çöktüler.

Ah, bir yirmi frangımız olsa!” diye sızlanmaya baÅŸladılar. Yoldan geçen biri acıdı onlara.

Ne dolap çevirdiklerini bilmiyorum fakat, kısa bir süre sonra, yanımda bitiverdiler ve cinfizlerini yudumlamaya koyuldular.

Gege, erkekleri idare etmesini iyi biliyordu. Bize içki ısmarlıyorlar, dansa kaldırıyorlardı.

Daha önce Jockey’de dinlediÄŸim, Chiffon dedikleri bir cüce kadın ÅŸarkılar söyledi; eteklerini kaldırarak. Çürükler, ezikler içindeki bacaklarını gösterdi; dediÄŸine nazaran, sevgilisi yapmış bunları.

ÇiÄŸli Bayan Masör anlamda, canlandırıcı, soluklandırıcı bir akÅŸam geçirdim. Eski alışkanlıklarımıza döndük. Bir akÅŸam, Jockey’in barında eski tanıdıklara rastladım. Eski günleri, neÅŸeli saatleri andık.

Ulusal Kitaplık’ın süreklilarından İsviçreli bir öğrenci, fazlasıyla ilgilendi benimle, içtim ve eÄŸlendim.

O gecenin sonlarına doğru, üçümüzü de eleştirici bakışlarla seyreden genç bir doktor. Oraya insan doğasını incelemek üzere mi geldiğimi sordu.

Çiğli Bayan Masör

ÇiÄŸli Bayan Masör gece yansı kalkıp gidince, doktor, onun bu yerinde davranışından dolayı beni kutladı. Fakat Gege’nin gece kulüplerine gelmek için daha çok küçük bulunduÄŸunu söyleyerek çıkıştı bana.

Saat bir sularında, bizi taksiyle evlerimize bırakmayı teklif etti. Önce Gege’yi bıraktık. Yolun geri kalan kısmında. Tek başıma bir erkekle takside olmanın bana verdiÄŸi hastalık onu epey eÄŸlendirdi. Benimle ilgilenmesi hoÅŸuma gitmiÅŸti.

Bir yabancı ile karşılaşmak yahut beklenmedik bir vakaı yaşamak, beni yemden iyimser bir havaya sokmaya yetiyordu.

Ne var ki, bu kısa süreli maceralardan aldığım tat, fesat ardında koşmaya yeniden başlamanın nedeni olamaz. Bu konudaki şaşkınlığımı günceme aktarmışım.

“Caz, özgür kadınlar, cinsel danslar, açık saçık sözler, içki, fizyolojik yakınlaÅŸma: iyi mi oluyor da aklımı oynatmıyorum.

İyi mi oluyor da, bir başka şart altında kabul edemeyeceğim şeyleri kabul edebiliyorum ve nasıl oluyor da, hiç tanımadığım adamlarla konuşabiliyorum.

Iyi mi oluyor da böyle şeylerden hoşlanıyorum; bunları istiyor, arıyorum ve niçin bu istekten bir türlü kopamıyor, kendimi kurtaramıyorum? Bu alışılmamış, bu güvenilmez, bu belirsiz çekiciliği olan yerlerde ne arıyorum.

Birkaç gün sonrasında Matmazel Roulin’le beraber çay içtik. Sorundan patlayacaktım. Ondan ayrılır ayrılmaz, soluÄŸu.

Dört franga bir balkon bileti alıp, hafifmeşrep kadınlarla onlardan daha hafifmeşrep adamların arasına sıkıştım.

Sarmaş dolaş olmuş çiftler vardı; öpüşenler vardı. Ağır koÇiğlira bulanmış orospular, kendilerinden geçercesine, yağlı, kara saçlı şarkıcıyı dinliyorlar ve yırtık kahkahaları.

Ağıza alınmaz şakaları daha da ağıza alınmaz bir niteliğe buruyordu.

Ben de heyecanlanmıştım. Gülüyordum. Mutluluk duyuyordum. Neden? Uzun süre Barbes Bulvarı’nda yürüdüm.

Orospularla pezevenkleri seyrettim. Artık eskisi ÅŸeklinde dehÅŸet duymuyor; bir çeÅŸit imreniyordum. Gene ÅŸaÅŸtım kendime: “içimde ne olduÄŸunu bilmediÄŸim bir arzu var.

Bir ihtimal bir canavar var içimde. Aslabir vakit ortadan kaybolmayan, her an duyduğum bir dilek. Gürültü, kavga, yırtıcılık, haşinlik ve hepsinin ötesinde pislik arayan bir istek.

Beni morfinman olmaktan, alkolik olmaktan veya daha baÅŸka bir ÅŸey olmaktan engelleyecek ne var.

Kim bilir eksik olan tek şey fırsat, hiçbir süre bilemeyeceğim her.

Åžeyi bilmek için birazcık daha çok arzu duyma fırsatı…” vakit vakit kendimde bulduÄŸum bu “sapık”lık, bu “aÅŸağılık itkiler” beni ÅŸaşırtıyordu. Beni yaÅŸamı bir anıt haline getirmekle suçlayan.

Pradelle, bunları bilse ne derdi acaba? Kendimi ikiyüzlülükle kabahatladım. Fakat kendi doğamı yadsımaya da hiç kalkışmadım